14 Temmuz 2011 Perşembe

Bir Serinin Sonu: Deathly Hallows 7.2




    Serinin adını ilk duyduğumda henüz ortaokuldaydım ve o zamanlar bu kitabın adını çok sık duyar olmuştum, Cin. O zamanlar kitap okumaktan pek hoşlanmadığımdan olsa gerek, kitabı hiç alıp da okumak içimden gelmemişti. Ancak yıllar yıllar önce bir gün babam, elinde serinin ilk kitabı olan 'Felsefe Taşı' ile gelmişti eve. Babamın hediyesi olduğu  ve herkesin okuyup çok beğendiğini duyduğum için merak ederek okumuştum. Devamında ne diyeceğimi tahmin ediyor olmalısın Cin'im. Okumaya başladıktan sonra da başımı kaldıramadım. Bunda hem muhteşem bir hayal dünyasının, hem  ana kahramanının  bir çocuk olmasının, hem de akıcı anlatımının etkisi olabilir. Zira o zamanlar henüz küçük bir çocuktum; ancak artık üniveristeye giden biri olarak bu seriyi hala sevmemin bir nedeni olmalı (ve benim gibi birçok insanın).

    O nedenlere girmek istemiyorum. Aslında bugün, bu muhteşem kitap serisinin film uyarlamasının sonuncusundan bahsetmek istiyorum. Genelde Harry Potter filmlerini pek beğenmem, hatta çoğu kez hiç beğenmem. Kitapları filme uyarlamak her zaman biraz sorunlu olmuştur ve kitabın okuyucularını hiçbir zaman tam olarak memnun edememiştir. Bu, uyarlama filmleri izlerken her zaman göz önünde bulundurduğum bir durumdu; ama bu filmler için bu kadar iyimser yaklaşamıyorum. Sonuçta bin küsur sayfalık bir kitabı iki saate sıkıştırırsan her bir ayrıntıyı veremezsin filmde, bunu anlayabilirim; ama filmdeki en önemli bölümlerin çıkarılıp yerine çok gereksiz ve saçma sahnelerin konulmasını anlayamam. Bu yüzden hiç sevemeyeceğim filmleri; fakat belki Deathly Hallows Part 1'i bundan ayrı tutabilirim. Çok iyi olmasa da diğerlerine nazaran daha iyi bir filmdi.

    Ve şimdi gel gelelim filmin yorumuna, sevgili Cin. Açıkçası, az önce de belirttiğim gibi, Part 1'in tadı damağımda kalmış gibi hissettim. Filmi beğenmedim demiyorum; ama olmuş da diyemiyorum ne yazık ki. İzlerken rahatsız olduğum birçok yer vardı. Çok da gereksizdi çoğu. Tipik Amerikan filmi tarzında bir film yapmalarına gerek yoktu, neden bu tarz bir şey yapma gereği duyarlar, anlamıyorum. Minerva'nın ''Bunu hep yapmak isterdim.'' deyişi, Neville'in savaşın ortasında ''Luna'yı seviyorum.'' gibisinden bir şeyler söylemesi, o kadar kargaşadan sonra öpüşmek. Fazla klişe, fazla bilindik ve saçma. Evet, çok saçma; çünkü Harry Potter bir kitap serisi ve olanlar, yazılanlar, çizilenler belli. Durup da filme bu kadar saçmalık derecesinde gereksiz sahneler koymak (adı üstünde gereksiz) hangi aklın ürünü merak ediyorum (o aklı biliyorum gerçi). Her seferinde olduğu gibi yine aynı şeyleri yaşadık, hayal kırıklığı ve ben filmden sonra da yine aynı filmi yaşamış gibi oldum. ''Bu filmi ben çeksem daha iyi çekerdim be.'' demekten alamıyorum kendimi.

    Öncelikle filmin süresi önceden bana da kısa gelmişti; ama sonradan fark ettim ki, gayet yeterli bir süre. Uzun da denebilir. O konuda bir sıkıntım olmadı. Filmde en çok merakla beklediğim sahne tabii ki, Prens'in Hikayesi'ydi. Severus Snape'in anıları için sadece eskikti diyebilirim. Daha iyi olabilirdi. Mesela yanımdaki kişi (kitapları okumamış biri), o kısımdan bir şey anlamadığını söyledi, ben sonra açıklamak zorunda kaldım. Fakat Snape'in Lily'e sarılıp ağlaması beni mahvetti. Her ne kadar eksik olsa da, hikayeyi bilen biri olarak o sahneler tek kelimeyle harikaydı. Bayıldım desem yeridir, Cin. Ha tabii bir de Snape'imin öldüğü sahne var ki, dilim anlatmaya varmıyor. Arkadaş (burada Nagini'ye sesleniyorum), bir kere de işi bitirsen olma mıydı? Kitapta bir kere de olmuştu her şey? Ne diye sürekli saldırdın adama? O sahnede çok kötü hissettim kendimi, hatta ürktüm, içim bir hoş oldu. Snape Sever olduğumdan olsa gerek dayanamadım.


Severus Snape, Lily Evans'ın öldüğü gece Godric's Hollow'daki evlerinin önünde


    Doğru düzgün bir savaş göremedik, ona yanıyorum. Kitapta her şey kısa gelmişti bize; ama şöyle bir düşününce daha iyiymiş yani. Düello falan neredeyse hiç yoktu filmde, sanki savaşanlar sadece üçlü ve onların yakından tanıdıklarıymış gibiydi.

    Hep sinirlenmedik tabii ki Cin, güldük de aynı zamanda. Mesela benim en çok güldüğüm sahne, hani Voldemort'un ölmüş numarası yapan zibidi bebe Harry'yle birlikte Hogwarts'ın önüne geldiğinde ve Neville karşısına çıktığında yaptığı harekete inanılmaz güldüm. Kollarını açarak ve otuz iki diş tekmili birden gülerek yaptığı hareketi görür görmez benden bir kahlaha koptu. Zor kendime geldim. Millet sessiz sessiz filmi seyrediyor. Önde birkaç çocuk bazen bağırıyor. Bazen yanımdaki ergenlerden garip sesler geliyor; ama bu sefer herkes sessiz. Odaklanmışlar filme, bir tek ben kahkaha atıyorum. Talihsiz kaderim. Ancak sustum, zaten kendimi susturmaya çalışırken  daha da garip sesler çıktı. Bak, aklıma geldikçe hala gülüyorum. O nasıl bir surattı be abi? Sen Voldemort musun? Yoksa komedyen mi? Karanlık Lord taklidi yapan bir komedyensin sanırım, yoksa imkansız hani. Sesini de beğenmedim, sürekli bağıran ve kötü çıkan  bir sesi vardı. Orijinali için nasıldı, bilemiyorum tabii; ama Karanlık Lord dediğinin sesi düzgün çıkar, ki kitapta hep düzgün konuştuğundan sürekli bahsediliyor. Karanlık Lord dediğin düzgün konuşmalı, tok sesli olmalı, dediği dedik olmalı, kodu mu oturtmalı? Eh gerçi tok sesli olmayabilir (tiz sesli); ama yine de iğrençti arkadaşım ya, ben sinir oldum. Daha çok espiri yeteneğine hayran kaldım. Her gün Cnbc-e gece yarısı verse izlerim valla. Koysunlar da izlemeyen Muggle  olsun.

    Bir de, saçma bulduğum bir kısım var ki, Yates senin Allah belanı versin demekten kendimi alamıyorum. Tabii Melez Prens'te  Voldemort'un anılarını göstermezsen olacağı buydu. Voldemort'un gençliğinde Ravenclaw'in diademini görüşünden bahsetmezsen son filmde bunu nasıl toparlayacaktın? İmkansızdı nerdeyse; ama sen kurnazlık yaptın. Arada seyirciye pat diye yedirdin onu. Okulda olan hortkuluğun daha ne olduğunu bilmeden; ama ellerinde sadece  Ravenclaw'a ait olduğuna dair bir bilgi varken, araya Luna'yı sokuşturup, ''Aa o diadem olmasın?'' dedirterek yedirdin bize her şeyi? Ama ben olsam hortkuluk olduğundan emin olmadığım bir nesne için o kadar peşinden koşmazdım. Ne olabileceği üzerinde biraz kafa yorardım. Tamam okulda; ama ne? Gerçi Harry bu, biraz mal. Onun da mallığına verelim; ama Yates sen mal değilsin, beni buna inandırtamazsın. Elim iki yakanda. Çok sinirliyim çok, Cin'im.



    Çok da sinir bir sahne var. Voldemort'un Harry'i tekmelediği ve hatta tokat attığı sahne. Tiksindim resmen. Bir an Voldemort'un kabadayı hareketlerle, ''Sadece ben yaşarım uleeeyn!'' diye bağırarak  Harry'e okkalı bir tokat atacak diye bekledim (bol bol bağırdığını gördüğümüzden olsa gerek). Ki o tokat da hemen ardından geldi zaten. Harry'i tekmelemesi başlı başına saçmayken o tokat da neydi öyle? Yanlış mı hatırlıyorum acaba? O an hissettiğim şey midemin bulanmasıydı. Lord diyoruz adama.



     Bu arada keşke Dumbledore'un geçmişiyle ilgili daha fazla şey görseydik. Ben kitabı okumayan biri olsaydım bir b*k anlamazdım o kısımdan.


    Onun dışında ne diyeyim, bilemedim. Geri kalan yerleri beğenmiş olmalıyım sanırım. Kısaca, çok iyi olmasa da idare ederdi işte. Gideri var yani.


    Bu arada keşke filmin adı Yılanı Öldürseler olsaymış.


    Ve son olarak, film hakkındaki tek cümlelik yorumum (+18);

    S*kmişsin filmi, ayıp değil mi, hayvan evladı.

2 yorum:

  1. Bunu forumda okumuştum, tekrar okudum. Yine katılıyorum.

    Hele hele +18'lik yorumuna şiddetle katılıyorum.

    Ve evet, neydi o tekmeleme olayı ya? Asa mı yok lan? Koskoca Lord, Muggle Dövüşünü seviyor herhalde haberimiz yok? :P

    Ve Savaş filan yoktu. Bizimkiler ordan oraya koştu sadece. Sadece onların gözündendi her şey. Birazcık olsun başkalarının gözünden görmeliydik.

    Filmde bir çok yanlış olduğu kadar eksikliklerde vardı. (bkz. Mürver Asa'nın kırılışı! Ya yok böyle mallık!)

    Off.. Ben konulmayayım daha yoruldum cidden. Sadece vasattı diyorum, bu kadar.

    YanıtlaSil
  2. Çok çok doğru bir yorum olmuş. David Yates denen o adam batırdı seriyi. Yazıklar olsun yani. Snape'im de öldü. Dumbledore'un geçmedi diye bir şey yoktu zaten filmde. Sadece kız kardeşini de feda etti tarzında bir zırvalık vardı. 6. filmi b*k etti, 7. filmde toparlamaya çalıştı, başaramadı. Kitabı okumayan biri hiçir şey anlamaz bu işten. Fragman filmden daha güzel, etkileyici ve görkemliydi. Final filmine yakışmadı bu. Neyse artık...
    ~Calypso

    YanıtlaSil